Tomas Sivok: En komik Filip Holosko, en yetenekli Serdar Özkan

Beşiktaş'ın başarılı defan oyuncusu Tomas Sivok, siyah - beyazlı kulübün resmi yayın organı Yavru Kartallar'a konuştu. Sivok, Beşiktaş'ı ve Türkiye'yi çok sevdiğini belirtirken Filip Holosko'nun çok komik, Serdar Özkan'ın da çok yetenekli bir oyuncu olduğunu söyledi.

Tomas Sivok, Yavru Kartal Dergisi'nin Şubat sayısında yavru kartallardan Zeynep Mavi Mercan ve Rüzgar Özcan’ın sorularını cevapladı. İşte, Tomas Sivok'un Yavru Kartallar'daki röportajının detayları:

Mavi Mercan: Futbola nasıl başladınız?

2 bin kişilik çok küçük bir kasabada büyüdüm. Yapacak fazla bir şey yoktu. Benim için yapacak birkaç alternatif vardı. Futbol, tenis ya da hokey... Ben futbolu seçtim.

Rüzgar Özcan: Futbola ne zaman başladınız?

Benden 3 yaş büyük abimle beraber, henüz 4 yaşımdayken futbol oynamaya başladım.

Mavi Mercan: Başka bir ülkeye gidebilirdiniz. Sizin için Türkiye’nin özelliği neydi?

İtalya’nın Udinese takımında oynarken 6 ay eski takımım Sparta Prag’a kiralık olarak gittim. Sonrasında çeşitli ülkelerden teklifler geldi. Bunların arasındaki en güzel teklif Beşiktaş’tan gelendi. Çek Cumhuriyeti’nde Beşiktaş’ın ismi Türkiye’nin en büyük takımlarından biri olarak anılır. En başta kafamda bazı şüpheler vardı Türkiye’yi fazla tanımadığım için ama bu kararı verdiğim için çok mutlu oldum. Hiç pişman değilim.

Rüzgar Özcan: Başarılı, yıldız bir futbolcu olmak için nasıl çalışmalıyız?

Bu gerçekten çok zor. İnsanın küçük yaşlardan itibaren kendisine bir hedef koyması ve bunun için bütün hayatı boyunca çalışması lazım. Öncelikle de futbolu sevmesi lazım. Çünkü sevmeden bu kadar hedefi gerçekleştirmek çok zor. Özveride bulunmak, özellikle 14-15 yaşından sonra hayatın diğer eğlenceleri işin içine girdiğinde her şeyi bir kenara koyarak kendini tamamen ve sadece futbola adamak lazım. Maalesef bunlar da yetmez. Öncelikle sağlıklı olmaya devam etmek ve sakatlıklar yaşandığında bunları atlatmak gerek. Ve bütün bu hırs, istek, arzu, hedef koyma ve sağlığını korumanın yanında birazcık da şans olursa; insan başarılı ve belki yıldız da olabilir.

Mavi Mercan: Uzun yıllardır Beşiktaş’ta oynuyorsunuz. Taraftarlarımız da sizi çok seviyor. Siz onlarla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Beşiktaş’ın taraftar grubu çok güçlü, çok destekleyiciler. Böyle olması normal çünkü futbol Türkiye’de çok seviliyor ve Beşiktaş da Türkiye’nin en büyük kulüplerinden biri. Taraftarlarımızın benden memnun olmalarından ben de çok sevinçliyim, benim için çok önemli. Ancak ben özellikle bana ilgi göstermelerindense takıma ilgi göstermelerini tercih ederim. Bazı oyuncular yıldız karakterli olur. Taraftarların sürekli kendi adlarını seslenmelerini isterler. Bense böyle olmayı sevmiyorum. Takım ruhu içinde, takımın parçası olmayı seviyorum.

Rüzgar Özcan: Sakatlanmaktan korkuyor musunuz? Şimdiye kadar önemli bir sakatlık geçirdiniz mi?

Futbol hayatım boyunca birçok sakatlık yaşadım. Bunlardan ikisi çok ciddi sakatlıklardı. Bundan fazla korkmaya gerek yok. Çünkü yeterince çalışılırsa sakatlıklardan geri dönmek mümkün. Tabii uzun süreli sakatlıklarda insanın morali bozulabiliyor. Hem takımla beraber hem de birey olarak çok çalışmak, çok iyi beslenmek, kendine bakmak lazım ki böyle sakatlıklardan eski performansı gösterebilecek şekilde dönülsün.

Mavi Mercan: Futbolcu olmasaydınız ne olurdunuz?

Gerçekten güzel bir soru. Bazen ben de bunu düşünüyorum. Herhalde babamın inşaat firmasında çalışırdım. Tasarımı sevdiğim için mimar olurdum. Ama futbolcu olduğum için çok mutluyum. Belki de bir insanın yapabileceği en güzel iş. İnsanı hem mutlu eden hem de para kazandıran bir iş.

Rüzgar Özcan: Türkiye’deki kulüplerarası rekabeti nasıl değerlendiriyorsunuz?

4.5 yıldır Türkiye’de futbol oynuyorum. Son 2-3 yıldır buradaki futbol kalitesi çok yukarılara çıktı. Avrupa’daki ekonomik krizden dolayı ve Türkiye’deki kulüpler iyi teklif verdikleri için çok iyi yabancılar burada oynamaya başladı. Yetenekli Türk oyuncularla beraber kalitenin arttığını ve ligin zorlaştığını söyleyebiliriz. Aynı zamanda aralarında çok ciddi rekabet olan birkaç kulüp var. Yabancı bir oyuncu olarak bu maçlarda oynamak beni çok heyecanlandırıyor.

Mavi Mercan: Futbolu bıraktıktan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Herhalde futbolla ilgili bir işte çalışırım. Biz futbolcularda bu vardır. Hayatımızı futbola adadığımız, futbol dışında bir eğitim almadığımız ve en iyi yaptığımız iş bu olduğu için... Benim aklımda ya bir kulüpte sportif menajer olmak ya da antrenör olmak var. Şu anda zaten antrenör olmak için çeşitli kurslara, sınavlara katılıyorum. Antrenör olursam da uzun süre gençlere eğitim veririm. Çünkü gençleri yönlendirmek, takımın parçası olduklarını hissettirmek, teknik ve taktik şeyleri öğretmek çok hoşuma gidiyor. Aynı zamada küçücük gençleri sıfırdan alıp onlardan bir takım oluşturmak benim için heyecan verici.

Rüzgar Özcan: Türkiye’de olmaktan mutlu musunuz?

Çok!..

Mavi Mercan: Sizce takımdaki en komik oyuncu kim?

Filip Holosko. Çünkü aramızda en çok şaka yapan, bizi en çok eğlendiren o.

Rüzgar Özcan: Boş zamanlarınızda neler yaparsınız? Son gittiğiniz film hangisi?

Boş vakitlerimi tamamen ailemle geçirmeyi seviyorum. Çünkü çocuklarımı çok seviyorum. Benim dört yaşında bir oğlum, iki yaşında bir kızım var. Boş vakitlerde onlarla yürüyüşe çıkıyoruz, oyunlar oynuyoruz. Şimdilerde oğlumla tenis oynamaya da başladık. En son izlediğimiz film de Buz Devri 4...

Mavi Mercan: Beşiktaş’ın geçmişini biliyor musunuz? Eski oyunculardan kimleri seviyorsunuz?

Beşiktaş’ın 100 yıldan uzun tarihine elbette hakimim. Ancak eski oyuncuları çok iyi tanımıyorum. Beraber oynadığım oyunculardan Matias Delgado ve benden önce takımda oynayan Sergen Yalçın’ı çok beğendiğimi söyleyebilirim. Sergen Yalçın, ben Sparta Prag’ta oynarken Beşiktaş’ta forma giyen, Şampiyonlar Ligi’nde karşılaştığımız ve hepimizin takdir ettiği bir oyuncuydu. Buraya geldikten sonra da kulüp için ne kadar önemli olduğunu öğrendim.

Rüzgar Özcan: Ne tür müzik dinliyorsunuz?

Bundan 3-4 yıl önce özellikle R&B ve Hip-Hop’u severdim. Ama son zamanlarda kulağıma güzel gelen her tür müziği dinliyorum.

Mavi Mercan: İstanbul’da en çok nerelerde dolaşmayı seviyorsunuz?

Beykoz/Acarkent’te oturuyorum ve daha çok evimin etrafındaki alanlarda vakit geçiriyorum. Bunun dışında Bağdat Caddesi ve paralelindeki sahil kesimini seviyorum. Daha çok ailemle beraber sakince gezebileceğim yerleri sevdiğim için alışveriş merkezleri yerine sahilde olmak daha çok hoşuma gidiyor.

Rüzgar Özcan: Türk yemekleri ile aranız nasıl?

Çok iyi. Özellikle köfte ve sucuklu yumurtayı çok severim.

Mavi Mercan: Türkiye’de başka yerleri gezdiniz mi? En çok nereyi beğendiniz?

En çok Gaziantep’i seviyorum çünkü baklavayı harika yapıyorlar (gülüyor). Oraya her gittiğimizde elimizde kutu kutu baklavalarla dönüyoruz. Bu nedenle en sevdiğim deplasmanın Gaziantep olduğunu söyleyebilirim. Ama onun dışında Antalya’yı da çok seviyorum.

Rüzgar Özcan: İstanbul’da en etkilendiğiniz tarihi mekanlar neresi?

Stadımızın karşısındaki Dolmabahçe Sarayı gerçekten çok etkileyici.

Mavi Mercan: Sizce takımdaki en yetenekli oyuncu kim?

Ben buraya geldiğimden beri en yetenekli oyuncular hep genç oyunculardı. Genç Türk oyuncularda muazzam bir yetenek ve potansiyel var. Ama çoğu zaman bunu gerektiği şekilde değerlendiremiyorlar. Örneğin bunlardan biri Serdar Özkan... Şu anda da takımımızda çok yetenekli genç oyuncular var. Yetenek dışında akıllı ve disiplinli olmaya ihtiyaçları var. Bunu yaparlarsa potansiyellerini gerçekleştirip çok iyi futbolcular olurlar. Diğer yetenekli oyuncularımız arasında özellikle bir isim vermek istemiyorum. Çünkü bu sefer yeteneklerine inanıp çalışmamaya başlayacaklarından korkuyorum.

Mavi Mercan: Dünyada en beğendiğiniz oyuncu kim?

Futbolcu olarak insanın beğendiği çok isim oluyor. Ancak son dönemde Ronaldo ve Messi’nin ismini verebiliriz. Tabii onlar hücum yönü kuvvetli oyuncular. Nispeten savunma yönünü beğendiğim bir isim olarak Thiago Silva’yı söyleyebilirim.

Rüzgar Özcan: Biz yavru kartallara son olarak ne söylemek istersiniz?

Biz henüz sizin yaşlarınızdayken bu kadar çok televizyon oyunu, video oyunu, bilgisayarlar, cep telefonları ortada yoktu. O yüzden daha çok çocuk sporla ilgilenirdi. Dolayısıyla size söyleyeceğim son şey; daha çok sporla uğraşın, elektronik aletlerle bu kadar fazla vakit geçirmeyin. Bunun dışında derslerinize de bol bol çalışın.

Mavi Mercan&Rüzgar Özcan: Teşekkür eder, başarılar dileriz.