Adrian Mierzejewski: Forma için yüzde 200 çalıştım

Trabzonspor'un geçtiğimiz sezon oldukça yüksek bir bedel ödeyerek Polonya'dan getirdiği oyuncu, bu sezonun 10. haftasından itibaren yaptığı çıkışla gerçek futbol kimliğini buldu. Polonyalı yıldız, yedek kaldığı dönemde ayrılmayı düşünmediğini ve asla pes etmediğini, Medical Park Antalyaspor maçına "ya şimdi ya asla" düşüncesiyle çıkıp attığı golle özgüvenini kazandığını anlatıyor.

Futbol Federasyonu'nun basın departmanı tarafından hazırlanan TamSaha dergisine konuşan Adrian Mierzejewski, "Babam da bir futbolcuydu ve doğduğum yerin takımı olan Stomil Olsztyn’de oynuyordu. O takımla üçüncü ligden ikinci lige yükselmeyi başarmıştı ve her zaman benim de bir futbolcu olmamı istemişti. Bugün futbolcuysam bu kesinlikle babam sayesindedir." dedi.

Polonya’da futbolu tercih etmenin bir kurtuluş reçetesinden ziyade bir risk olduğunu belirten Adrian Mierzejewski, "Zira neredeyse tüm erkek çocukları futbolcu olmak ister fakat içlerinden çok azı bunu başarabilir. Dolayısıyla ben aslında mutlu bir azınlığın üyesiyim çünkü hayallerimi gerçekleştirme şansını elde ettim." diyerek, şunları söyledi:

"Yılın oyuncusu seçildiğim dönem kendimi başarılı olmaya zihinsel olarak çok iyi hazırladığım dönemdi. Özel yaşamımı çok iyi bir şekilde düzene koymuştum. Tüm bunlar çok yüksek bir özgüvene sahip olmamı sağlamış ve başarıyı getirmişti.

Trabzonspor'a gelerek böyle büyük bir transferle adımı ülkemin futbol tarihine yazdırdığım için çok mutluyum. Bu durum üzerimde zaman zaman baskı yaratıyor ama bu baskı, duyduğum mutluluk ve gururun yanında rahatlıkla göz ardı edilebilir.

Türkiye Ligi'nin Polonya Ligi’nden çok daha zor olduğunu düşünüyordum. Buraya geldikten sonra bu düşüncem doğrulanmış oldu. Bana taraftarlarımızın hayatlarındaki en büyük önceliğin Trabzonspor olduğunu söylemişlerdi. Gerçekten söyledikleri kadar varmış.

Trabzonspor’a transferimle ilk kez ülkemin dışına çıktım ve yeni bir iklime, yeni bir çalışma ortamına ayak uydurmak için zamana ihtiyacım vardı. Başlangıçta özgüven duygusunu yakalamakta zorluk çektim ama şimdi bütün zorlukların üstesinden gelmiş haldeyim.

Sezon başında oynama şansı bulamadığım için gerçekten mutsuzdum ama antrenmanlarda yüzde 200 çalışarak şansımı kovaladım. Ayrılmayı ise asla düşünmedim. Şunun çok iyi bilinmesini isterim ki benim için Trabzonspor’un bir parçası olmak büyük bir onur.

Sezon öncesi hazırlık kampından beri kendimi oynamaya hazır hissediyordum. Sadece bir şansa ihtiyacım vardı ve Antalya'da o şansı yakaladım. Çok hırslıydım ve kendime "Ya şimdi ya asla" dedim. O şansı heba etmeyip lâyıkıyla kullanabildiğim için çok mutluyum."

"Günümüz futbolunda rakibinizin işini zorlaştırmak için maç içerisinde sürekli olarak bir pozisyondan diğerine, bir alandan başka bir alana geçmeniz gerekiyor. Bu da benim oyun anlayışıma çok uygun. Belirli bir pozisyonda çakılı kalmayı hiç sevmiyorum." diyen Adrian Mierzejewski, şunları söyledi:

"Burak Yılmaz’ı çok beğeniyorum. Son iki sezonda birçok gol attı ve kariyerinin en iyi dönemlerinden birini geçiriyor. Galatasaray’la Şampiyonlar Ligi grup maçlarında attığı 6 golle sıralamada lider olması çok önemli bir başarı.

Takımımla birlikte şampiyonluk sevincini yaşamak, Şampiyonlar Ligi’nde oynamak ve Türkiye Kupası’nı kaldırmak istiyorum. Türkiye’deki futbolseverlerin gelecekte beni iyi ve güçlü bir oyuncu olarak hatırlamasını hedefliyorum. "

TamSaha dergisinden Nuri Bekar'a konuşan Adrian Mierzejewski'nin röportajının detayları şöyle:

Sadece Trabzonsporluların değil tüm futbolseverlerin kalitesine ve yeteneklerine inandığı bir oyuncusun lâkin beklenen çıkışı ancak bu sezonun ilerleyen haftalarında yapabildin. Seni daha yakından tanımak, aileni, futbola nasıl başladığını ve Trabzonspor'a gelene kadar geçen süreçte neler yaptığını öğrenmek istiyoruz. Bu bağlamda, neden bir başka spor dalını değil de futbolu seçtiğini sorarak başlayalım. Yoksa küçükken başka branşlarla da ilgilenmiş miydin?

Küçükken tenise de merakım vardı ancak büyüdükçe tenisle futbol arasında bir tercih yapmam gerektiğini düşündüm ve futbolun aşık olduğum spor olduğunu hissederek futbolda karar kıldım.

Ailenin futbolcu olman konusundaki tavrı ne oldu? Aralarında futbolla ilgilenen başka birileri de var mı?

Babam da bir futbolcuydu ve doğduğum yerin takımı olan Stomil Olsztyn’de oynuyordu. O takımla üçüncü ligden ikinci lige yükselmeyi başarmıştı ve her zaman benim de bir futbolcu olmamı istemişti. Küçükken beni önce antrenmana, oradan da parka götürürdü ve ardından da birlikte okuluma giderdik. Bugün bir futbolcuysam bu kesinlikle babam sayesindedir. Ailemdeki herkes maçlarımı çok yakından takip ediyor, bana büyük destek veriyor.

Kaç kardeşsiniz, annen, baban ne iş yapıyorlar?

Bir kız kardeşim var, 21 yaşında. Olszytn’de eğitimine devam ediyor. Annem ve babamın aydınlatma malzemeleri satan bir dükkanları var. Babam ayrıca menajerlik yapıyor fakat bunu profesyonel bir işten ziyade bir hobi olarak yürütüyor.

Bazı ülkelerde çocukların futbolcu olması aileler için bir kurtuluş reçetesi gibi görülür. Senin açından da böyle bir durum söz konusu muydu?

Bahsettiğiniz bu durum Polonya’da bir kurtuluş reçetesinden ziyade bir risktir. Zira neredeyse tüm erkek çocukları futbolcu olmak ister fakat içlerinden çok azı bunu başarabilir. Dolayısıyla ben aslında mutlu bir azınlığın üyesiyim çünkü hayallerimi gerçekleştirme şansını elde ettim.

İlk somut başarının 2006’da Wisla Plock’la Polonya Kupası’nı kazanman olduğunu söyleyebiliriz sanırım. Bize biraz bu başarıdan söz eder misin? Adı çok da duyulmamış bir takımla Polonya Kupası’nı kazanmak, ardından da Süper Kupa’yı kaldırmak kolay olmasa gerek.

Unutulmaz bir mutluluktu. Olağanüstü bir deneyimi yine olağanüstü bir sevinçle noktalamıştım. Çok gençtim ve o ilk başarı benim için tarif edilmesi zor bir histi.

Asıl çıkışını 2008-2011 yılları arasında formasını giydiğin Polonia Varşova’da yapıyorsun. Polonya Milli Takımı’na o dönemde seçiliyor ve 2011’de yılın oyuncusu ödülünü alıyorsun. Bize biraz Polonia Varşova günlerinden söz eder misin? Bu patlamanın arkasındaki faktörler nelerdi?

Bahsettiğiniz dönem kendimi başarılı olmaya zihinsel olarak çok iyi hazırladığım bir dönemdi. Özel yaşamımı çok iyi bir şekilde düzene koymuş ve bugün eşim olan o dönemdeki nişanlımla birlikte yaşamaya başlamıştım. Tüm bunlar çok yüksek bir özgüvene sahip olmamı sağlamış ve başarıyı getirmişti.

Trabzonspor’a transfer olduğun döneme gelirsek; ilk teklifi nasıl ve kimden aldın, bu teklif karşısındaki ilk tavrın ne oldu?

Trabzonspor’un benimle ilgilendiğinden ilk kez 2011 yılının Ocak ayında haberdar olmuştum. Fakat o dönemde Polonia Varşova’nın başkanı kulüpten ayrılmama sıcak bakmamıştı. Bir sonraki transfer döneminde Trabzonspor bana tekrar talip olunca bu kez kararın bana ait olduğunu ve istiyorsam ayrılabileceğimi söyledi.

Trabzonspor’a gelme konusunda nasıl ikna oldun? Bu süreçte Trabzonspor’da oynayan Polonyalı oyuncularla görüştün mü, onlar sana nasıl bilgiler aktardı?

Onlarla görüştüm ve bana hem kulüple hem de şehirle ilgili çok olumlu veriler aktardılar. Bana Trabzon’u tercih edersem kesinlikle mutlu olacağımı ve geleceğim için büyük bir adım atacağımı söylediler.

Bonservisin için Trabzonspor’un ödediği rakam Polonya için bir rekordu. Bu durum oyuncu için gurur kaynağı olabilir. Ama diğer yandan da bir baskı oluşturabilir. Rekor rakamın senin üzerindeki etkisi nasıldı?

Böylesine büyük bir transferle adımı ülkemin futbol tarihine yazdırdığım için çok mutluyum. Bu durum üzerimde zaman zaman baskı yaratıyor ama bu baskı, duyduğum mutluluk ve gururun yanında rahatlıkla göz ardı edilebilir.

Türkiye’ye gelmeden önce ülke ve burada oynanan futbol hakkında nasıl fikirlere sahiptin? Burada yaşamaya başladıktan ve futbolumuzun içine girdikten sonra fikirlerinde ne gibi değişiklikler oldu?

Buraya gelmeden önce Türkiye’nin turizmle öne çıkan yönlerini tanıyordum. Dolayısıyla bildiklerim kısıtlıydı ve ülkeyle ilgili beklentilerim ya da önyargılarım yoktu. Hâl böyle olunca karşılaştığım hiçbir şey beni şaşırtmadı. Polonya’daki birçok insan Türkiye’nin her yerinde yılın dört mevsiminde havanın çok sıcak olduğunu zannediyor. Hatta birçok arkadaşım beni arayarak Trabzon’da havanın kışın bile en az 25 derece olması gerektiğini söylüyor. Kendilerine işin aslının öyle olmadığını söylediğimde de çok şaşırıyorlar. Futbola gelirsek; buraya gelmeden önce Türkiye Ligi'nde birçok yıldız oyuncunun forma giydiğini biliyordum ve ligin Polonya Ligi’nden çok daha zor bir lig olduğunu düşünüyordum. Buraya geldikten sonra bu düşüncem doğrulanmış oldu. Doğrulanan bir başka fikrim ise Trabzonspor taraftarlarıyla ilgili. Bana taraftarlarımızın hayatlarındaki en büyük önceliğin Trabzonspor olduğunu söylemişlerdi. Buraya gelince gördüm ki, gerçekten söyledikleri kadar varmış.

Trabzonspor senin ilk yurtdışı deneyimin ve birçok oyuncu için bunun zor olduğu bilinir. Sen burada bu tip zorluklar yaşadın mı?

Başlangıçta zordu, çünkü buradaki birçok oyuncuyu tanımıyordum. En büyük zorluklardan biri dilden kaynaklanan iletişim zorluğu ve kültürel farklılıklardı. Fakat belirli bir süre sonra tüm bu zorlukların üstesinden gelmeyi başardım ve takımın parçası haline geldim.

İlk sezonunda takımda dört Polonyalıydınız ama nedense verimli olduğunuz söylenemez. Oysa Trabzonspor geçmişte Cyzio ve Szymkowiak tecrübelerinde Polonyalı oyuncuları çok sevmiş ve onlardan ciddi anlamda verim almıştı. Sizin Polonyalı grubunuz için sorun neydi?

Geçen sezon benimle birlikte mücadele etmiş Polonyalı arkadaşlarım adına konuşmam doğru olmaz. Kendi adıma konuşacak olursam, Trabzon’daki insanlara sempati duyuyorum ve burada yaşadığım için mutluyum. Burada zorluklar yaşadığım zamanlarda çevremdeki insanların bana destek olması ve daima güleryüzle yaklaşmaları bu mutluluğumun en büyük sebebi.

Şenol Güneş’in ısrarla istediği bir oyuncusun. Üstelik maliyeti de yüksek bir oyuncusun ve teknik adamlar bu tip oyuncuları mutlaka sahada görmek ister. Ancak geçtiğimiz sezon bir türlü istikrarlı biçimde forma giyemedin. 36 maçta sahadaydın ama maç başına ortalama aldığın süre 50 dakikaydı. Ve beklentilere karşılık hiç gol atamadın. Bunun nedenlerini düşündüğünde nasıl cevaplar buldun? Eksik olan neydi sana göre?

Sizin de daha önceki bir soruda belirttiğiniz gibi Trabzonspor’a transferimle birlikte ilk kez ülkemin dışına çıktım ve yurtdışındaki bu ilk deneyimimde yeni bir iklime ve yeni bir çalışma ortamına ayak uydurmak için zamana ihtiyacım vardı. Başlangıçta daha önce görev aldığım kulüplerde yakaladığım özgüven duygusunu yakalamakta zorluk çektim ama şimdi çok şükür bütün zorlukların üstesinden gelmiş haldeyim.

Bu sezonun 10. haftasına kadar sahaya çıkıp topa bile değmedin. Bu süreçte aklından neler geçiriyordun? Bırakıp gitmeyi düşünmedin mi hiç?

Oynama şansı bulamadığım için gerçekten mutsuzdum ama antrenmanlarda yüzde 200 çalışarak şansımı kovaladım. Ayrılmayı ise asla düşünmedim. Şunun çok iyi bilinmesini isterim ki benim için Trabzonspor’un bir parçası olmak büyük bir onur.

İlk defa 10. haftadaki MP Antalyaspor maçında hem de ilk on birde sahadaydın ve o maçta çok da güzel bir gol attın. Sonrasında uzun süredir beklenen Adrian’dan örnekler sunduğun maçlara şahit olduk. Bu değişimi ve gelişimi neye borçlu olduğunu düşünüyorsun?

Sezon öncesi hazırlık kampından beri kendimi oynamaya hazır hissediyordum. Sadece bir şansa ihtiyacım vardı ve bahsettiğiniz maçta o şansı yakaladım. Çok hırslıydım ve kendime "Ya şimdi ya asla" dedim. O şansı heba etmeyip lâyıkıyla kullanabildiğim için çok mutluyum.

Trabzonspor formasıyla 37. lig maçında ilk golünü attığında neler hissettin?

O golü attıktan sonra Polonia Varşova günlerimde yakaladığım o muazzam özgüveni yeniden yakaladığımı hissettim.

Seni orta sahanın farklı bölgelerinde izliyoruz. Bazen kanatlarda, bazen forvet arkasında hatta bazen savunmanın önünde görev aldığın da oluyor. Sen kendini en rahat ifade ettiğin bölgenin neresi olduğunu düşünüyorsun?

Günümüz futbolunda işler böyle yürüyor. Rakibinizin işini zorlaştırmak için maç içerisinde sürekli olarak bir pozisyondan diğerine, bir alandan başka bir alana geçmeniz gerekiyor. Bu da benim oyun anlayışıma çok uygun. Belirli bir pozisyonda çakılı kalmayı hiç sevmiyorum.

Takım arkadaşların içinde seni en fazla etkileyenler hangileri?

Takım üzerinde etkisi büyük olan kaptanlarımız var ve onların bizi motive etmek, takımın sorunlarını tartışmak için yaptığı konuşmalar bizim için çok önemli.

Ülkemizdeki oyunculardan en çok kimleri beğeniyorsun?

Burak Yılmaz’ı çok beğeniyorum. Son iki sezonda birçok gol attı ve kariyerinin en iyi dönemlerinden birini geçiriyor. Galatasaray’la Şampiyonlar Ligi grup maçlarında attığı 6 golle sıralamada lider olması çok önemli bir başarı.

Trabzonspor sezonun ilk yarısında beklentileri karşılamaktan uzaktı. Oysa oldukça geniş bir kadrosu ve bol oyuncu seçeneği var gibi görünüyor. Sence ters giden neydi, neden hedeflerden bu kadar uzak kalındı?

Bu soruyu cevaplama hakkı hocamıza ve yönetimimize ait. Geride kalanları unutup geleceğe bakmamız gerekiyor. Türkiye Kupası grubunda deplasmanda üst üste iki maç kazanarak önemli bir ivme yakaladık ve umarım bu ivmeyi sezonun ikinci yarısı boyunca devam ettiririz.

İkinci yarı için hedefleriniz neler?

Türkiye Kupası’nı kazanmak ve ligde üst sıralara tırmanmak istiyoruz.

Süper Lig’deki futbolun kalitesi hakkında neler söylersin? Avrupa’nın büyük ligleri ile kıyaslandığında bizim ligimizi nereye koyarsın?

Süper Lig’de futbol hızlı ve sert oynanıyor, sahadaki mücadele üstün bir teknik beceri gerektiriyor. Birçok yıldız oyuncu bu ligde forma giyiyor. Ben Türkiye’den önce yalnızca Polonya Ligi’nde oynadığım için Türkiye’deki futbolla Avrupa’nın büyük liglerinde oynanan futbolu karşılaştıramam ama burada oynanan ligin Polonya’dakinden çok daha zor olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Trabzon’da hayat senin açından nasıl geçiyor? Şehri nasıl buluyorsun? Çevreyi gezip görme fırsatın oldu mu? En çok nerelerden etkilendin?

Trabzon'daki hayatım gerçekten güzel ve burada mutluyum. Trabzon çevresindeki yerleri gezip görmeye pek fırsatım olmuyor, zira bebeğimiz var ve onunla evde vakit geçiriyoruz. Ailemle birlikte yemeğe ve yürüyüşe çıktığım güzel mekânlar var ve orada dost canlısı insanlarla vakit geçirmeyi çok seviyorum.

Hedeflerin ve gelecek planlamandan söz eder misin?

Takımımla birlikte şampiyonluk sevincini yaşamak, Şampiyonlar Ligi’nde oynamak ve Türkiye Kupası’nı kaldırmak istiyorum. Türkiye’deki futbolseverlerin gelecekte beni iyi ve güçlü bir oyuncu olarak hatırlamasını hedefliyorum.