Cumali Bişi: Mustafa Denizli benim şansım

U20 Millî Takımı'nın Dünya Kupası kadrosuna aday futbolculardan birisi olarak gösterilen Cumali Bişi, teknik direktör Mustafa Denizli'nin kendisinin şansı olduğunu söyledi.

Darıca Gençlerbirliği'nde yetişen, Beşiktaş altyapısında gelişen ve ilk A takım deneyimini Mustafa Denizli döneminde siyah-beyazlı formayla yaşayan Cumali Bişi, şimdi kiralık olarak formasını giydiği Çaykur Rizespor'da. Mustafa Denizli ile yeniden buluşmasını en büyük şansı olarak gören Cumali Bişi, bu durumu Haziran ayındaki U20 Dünya Kupası kadrosuna girebilmek için fırsata dönüştürmek istediğini ileri sürüyor.

Futbol Federasyonu basın departmanı tarafından hazırlanan TamSaha dergisine konuşan Cumali Bişi, "2006 yılında Darıca Gençlerbirliği’nde futbola başladım. İlk seçmeyi kazanamamış ve çok üzülmüştüm ama ikinci seçmeyi kazandım. Başlangıçta ailem futbol oynamamı istemiyordu ancak zamanla başarılı oldukça onların da desteği arttı." diyerek şunları söyledi:

"Beş kardeşiz, ailenin en büyük çocuğu benim. Ailemin oturduğu semtte herkes beni tanıdığı için maçlarımı izliyorlar. Kardeşlerimin okulunda öğretmenleri bile bana selam yolluyor. Küçükken yaşadığım sıkıntıları kardeşlerime yaşatmak istemiyorum.

Darıca’da oynamaya başladıktan kısa bir süre sonra lisansım da çıktı. Daha sonra da Millî Takım seçmeleri, bölge karmaları turnuvası oldu. Ben de karmaya davet edildim ve Riva’daki turnuvaya katıldım. İlk transfer teklifimi o kampta almıştım."

Beşiktaş’a gitmeden önce Fenerbahçe ile anlaştığını, Dereağzı’nda 10-15 gün geçirdiğini ancak ailesinden uzaklaştığı için çok kötü olduğunu da belirten Cumali Bişi, "Şenol Çorlu Hocama ayrılmak istediğimi söylediğimde önce itiraz etse de daha sonra anlayışla karşılamıştı." diyerek şunları söyledi:

"Fenerbahçe’den ayrıldıktan kısa bir süre sonra Beşiktaş'la anlaştım. Bugünlere gelmemde en büyük katkı Haluk ve Vural Hocalarımdadır. Sergen Yalçın ve Haluk Okta'nın da üzerimde emekleri var. Mustafa Denizli döneminde ise A takımda oynama şansı bulmuştum.

Geçen sezonun başında Çaykur Rizespor'a kiralık olarak gittim ama talihsiz bir sakatlık yaşayarak 7.5 ay sahalardan uzak kaldım. Bu sezon Beşiktaş’ta kalmayı umuyordum ancak 1 yıl daha kiralık gitmem söylenince beni çok isteyen Çaykur Rizespor'la anlaştım.

Beşiktaş’ta fırsat bulamayınca kendimi tamamen Rizespor’a adadım. Sezon sonunda Rizespor'la şampiyonluk yaşamak ve Spor Toto Süper Lig’e çıkan kadroda bulunmak kariyerimde önemli bir dönüm noktası olabilir.

Ülkemizde düzenlenecek Dünya Kupası kadrosunda yer almak, Millî Takımımızın formasını giyecek olmak gururumuzu okşuyor. Şimdi futbola başladığım günleri hatırlayınca, Dünya Kupası'nda oynayacağım aklıma bile gelmezdi."

Cumali Bişi, "En çok beğendiğim futbolcu Real Madridli Xabi Alonso. Barcelonalı Busquets’i de çok beğenirim. Her ikisi ile de aynı mevkide oynadığım için bütün maçlarını izlerim." ifadelerini kullandı.

TamSaha dergisinden Selim Şakarcan'a konuşan Cumali Bişi'nin röportajının ayrıntıları şöyle:

Futbolla tanışman nasıl oldu?

Adana’dan ailece İstanbul’a taşındıktan yaklaşık 2 sene sonra, 2006 yılında Darıca Gençlerbirliği’nde futbola başladım. Seçmelere ilk katıldığımda kazanamamış ve çok üzülmüştüm. İkinci seçmede de kazanacağımı pek düşünmüyordum ama her gün futbol konuşunca, futbolla iç içe olunca daha bir motive oldum ve daha çok üstüne gittim. İkinci seçmede kazandığımda çok mutlu olmuştum.

Futbola başladığın günlerde sana kimler destek oldu?

Hiç kimse destek olmadı diyebilirim. Aileler genellikle çocuklarının futbol oynamasını istemezdi. Benim ailem de belki de futbolla uzaktan yakından alâkaları olmadığı için futbol oynamamı istemedi. Annem elinden geldiği kadar destek verse de özellikle babam futbol oynamamı istemiyordu. Tabii ki ben zamanla başarılı oldukça onların da desteği arttı. Bugün buralara geldiysem başta annem olmak üzere ailemin de katkısı büyüktür.

Bize biraz ailenden söz eder misin?

Başta da dediğim gibi Adanalıyız. 11 yaşındayken Darıca’ya geldik. 5 kardeşiz. 2 kız, 2 erkek kardeşim var. Annem ev hanımı, babamın bir dükkanı var. Uzakta olsam da ailemle, kardeşlerimle her zaman ilgileniyorum. Onların benimle gurur duyduğunu biliyorum. Ailemin oturduğu semtte herkes beni tanıdığı için maçlarımı izliyorlar. Kardeşlerimin okulunda öğretmenleri bile bana selam yolluyor. Tüm bunlar ailemi gururlandırıyor. Beni de onurlandırıyor ve mutlu ediyor. Küçükken yaşadığım sıkıntıları kardeşlerime yaşatmak istemiyorum.

Kardeşlerin futbol oynuyor mu?

9 yaşındaki erkek kardeşim her zaman futbol oynamak istedi. Bana hep “Senin gibi olacağım” diyordu. Ben de Darıca Gençlerbirliği’ndeki hocalarımla görüştüm ve kardeşim orada futbola başladı. Ben de futbolcu olmasını isterim.

Darıca Gençlerbirliği’nde takıma seçildikten sonra neler yaşadın?

Darıca’da oynamaya başladıktan kısa bir süre sonra lisansım da çıktı. Daha sonra da Millî Takım seçmeleri, bölge karmaları turnuvası oldu. Ben de karmaya davet edildim ve Riva’daki turnuvaya katıldım. İlk transfer teklifimi o kampta almıştım. Beşiktaş’ın altyapı hocalarından Mehmet Ekşi, Haluk Duranoğlu ve Vural Yılmaz ile görüşmüştüm. Onlardan ilk telefon geldiğinde çok mutlu olmuştum. O dönemde hayal bile edemeyeceğim bir teklif almıştım. Beşiktaş’a gitmeden önce Fenerbahçe ile anlaşmıştım. Çok sevdiğim Şenol Çorlu Hocamızla görüşmüş ve anlaşmıştım. Dereağzı’nda geçirdiğim 10-15 günlük süreç beni çok etkilemişti. Ailemden, özellikle annemden uzaklaştığım için çok kötü olmuştum.

Şenol Çorlu Hocama ayrılmak istediğimi söylediğimde önce itiraz etse de daha sonra anlayışla karşılamıştı. Fenerbahçe’den ayrıldıktan kısa bir süre sonra Beşiktaş'la anlaştım. Bugünlere gelmemde, Millî Takımlarda oynamamda en büyük katkı Haluk ve Vural Hocalarımdadır. Onların bende çok büyük emekleri var. Aslında ilk senem benim için tam bir hayal kırıklığı olmuştu. Hiç alışamamıştım ama antrenörlerimin desteğiyle çok büyük bir sıçrama yaşadım, A takıma kadar yükseldim. A2 Ligi'nin ilk kurulduğu sene Sergen Yalçın Hocamın döneminde A2 takımında oynadım. Sergen Hocamın da bana büyük katkısı vardır. Daha sonra da Mustafa Denizli döneminde A takımda oynadım. İnönü Stadı’nda Konya Torku Şekerspor ile oynadığımız maçta son 15 dakika oyuna almıştı Mustafa Hocam beni. İlk A takım tecrübemi o maçta yaşamıştım. A takıma yükselene kadar Halim Okta Hocamın da bana çok katkısı olmuştu.

Çaykur Rizespor’a geçen sezonun başında transfer oldun...

Evet, geçen sezonun başında kiralık olarak transfer olmuştum ama çok büyük bir talihsizlik yaşadım. Henüz ligin 4. haftasında çapraz bağlarım koptu ve 7.5 ay sahalardan uzak kaldım. Ligin son 4 haftasına yetişebilmiştim. Giray Bulak Hocam sağ olsun bana son 2 maçta forma şansı verdi. Bu sezon başında tekrar Beşiktaş’a döndüm. Hatta Beşiktaş'la sözleşmemi 3 yıl daha uzattım. Samet Aybaba Hocamın Beşiktaş’a gelmesi beni daha da umutlandırmıştı. Sezon başı kampına katılmayı çok istiyordum ama uzun süreli bir sakatlıktan yeni çıktığım söylendi ve 1 yıl daha kiralık gitmem talep edildi. Aslında ben de 1 yıl daha kiralık gitmeyi istiyordum ama en azından hazırlık kampında, gençlere çok önem veren Samet Hocamın kampında bulunmak istiyordum. Kampa da çok iyi hazırlanmıştım ancak kadroya dâhil edilmedim. Bunun üzerine beni çok isteyen Çaykur Rizespor'a kiralık olarak gittim.

Zaten Beşiktaş altyapısından arkadaşların da oradaydı...

Evet, benim geçen sezon Rize’ye gitmemde en büyük etken Sezer Özmen ve Erkan Kaş’tır. Onlarla çok samimiyim, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez. Onlar sayesinde Rize’ye gittim. Çok şükür şimdi de oynuyorum. Sezer'le beraber oynuyoruz. En başta Sezer’in bana desteği, sonra da yönetim, hocalarım ve taraftarın desteği ile bu sene tekrar oynamaya başladım. Şükürler olsun ki sakatlık yaşamadan, çok güzel bir sezon geçiriyorum.

Beşiktaş’tan diğer arkadaşlarınla ya da antrenörlerinle görüşüyor musun?

Tabii fırsat buldukça haberleşiyoruz, görüşüyoruz. Geçenlerde Beşiktaş’ın Coca-Cola Akademi Ligi’nde Rizespor ile maçı vardı. Rize’ye geldikleri akşam Sezer'le beraber hocalarımızı, kardeşlerimizi ziyaret ettik. Oyuncular bizi Beşiktaş’tan tanıyor tabii, onlarla sohbet ettik. Çok keyifli geçti. Hatta ertesi gün de maçlarını izledik. Ben Akademi Ligi'nde oynamadım ama centilmenliğin ve dostluğun ön planda tutulduğu bir lig olduğunu biliyorum. Maçtan önce her Akademi Ligi maçında olduğu gibi seremoni sonunda her iki takım oyuncuları da rakip yedek kulübelerine giderek tek tek tüm arkadaşlarının ve hocalarının ellerini sıktı. Bu davranışları çok hoşumuza gitti, çok sevindik. Ayrıca bu davranışları sadece maç başında da değil tüm maç boyunca devam etti.

Beşiktaş’ta belki sezon başı kampına götürülmedin, istediklerin olmadı ama belki de tekrar Çaykur Rizespor’a dönmen ve forma şansı bulman kariyerinde önemli bir dönüm noktası olmuştur.

Sezon başında Beşiktaş’ta beklentilerim gerçekten yüksekti. Geçen sezon sakatlık dönemimde Rize’de kendimi çok iyi hazırlamıştım, çok iyi bir tedavi süreci yaşamıştım. Bir taraftan sakatlık nedeniyle Rizespor’a katkı sağlayamadığım için çok üzgündüm. Diğer taraftan da sezon başında Beşiktaş'la iyi bir hazırlık dönemi geçirebilmek adına yeni sezona çok iyi hazırlanıyordum. Sezon başında Beşiktaş’tan arayıp sözleşme uzatmak istemeleri beni çok mutlu etmişti. Samet Aybaba Hocamızın da takımın başına gelmesi bizi çok sevindirmişti. Hatta başkanımız Sayın Fikret Orman’ın da bizimle ilgili, takıma katılacağımıza dair açıklaması olmuştu. Tüm bunlar bizi çok ümitlendirmişti. Ancak geçirdiğim sakatlık nedeniyle Sezer ve Erkan’ın şansının bana göre daha fazla olduğunu düşünüyordum. Ben de o kamp kadrosunda olmayı çok istiyordum. Ancak kadro açıklandığında listede yer almadığımı duyunca inanın çok üzüldüm. Tabii ki sonuçta Rizespor’a transfer olduğum için çok mutluyum ama Beşiktaş’ta da şansımı denemek istiyordum. Çünkü ben Millî Takım'da ve Rizespor’da oynayabiliyorsam, bunu Beşiktaş'a borçluyum. Beşiktaş’ta fırsat bulamayınca bu defa kendimi tamamen Rizespor’a adadım. Bunu tüm samimiyetimle söylüyorum, Rize’de çok mutluyum. Rize’de bize inanılmaz derecede sahip çıkılıyor. Başkanımız olsun, yöneticilerimiz, kulüp çalışanları olsun, taraftarlarımız olsun bize çok sahip çıkıyor, çok destek veriyorlar. Biz de saha içinde ve dışında onlara bunun karşılığını veriyoruz. Başkanımız Metin Kalkavan’ın, Koray Deniz’in, Bekir Mete’nin ve Halil Mete’nin bize yaklaşımları çok iyi. En büyük amacımız Rizespor’un şampiyonluğu. Rizespor’un başarısında payım olsun diye inanılmaz efor sarf ediyorum. Sezon sonunda Rizespor'la şampiyonluk yaşamak ve Spor Toto Süper Lig’e çıkan kadroda bulunmak kariyerimde önemli bir dönüm noktası olabilir.

Beşiktaş’ta seni A takım kadrosuna alan ve oynatan Mustafa Denizli ile bu defa Çaykur Rizespor’da çalışma fırsatı yakaladın. Mustafa Denizli’nin gelişi sana ve Rizespor’a neler katacaktır?

Mustafa Denizli Hocamın teknik direktörümüz olması beni çok mutlu etti. Sergen Yalçın döneminde A2 takımında performansımın artması ile Mustafa Hocamın dikkatini çekmiştim ve beni A takıma almıştı. Futbola başladığımdan beri orta sahada oynuyorum ama beni ilk defa sağ bekte Mustafa Hocam oynatmıştı. Hatta Bursaspor’un şampiyon olduğu sezon Bursa’daki maçta 20 dakika sağ bek oynatmıştı beni. Daha sonra Beşiktaş’tan ayrıldığına çok üzülmüştüm. Şimdi tekrar Rizespor’da onunla beraber çalışacağımız için çok mutluyum.

Biraz evvel de söylediğim gibi sezon başında Beşiktaş’tan ayrılıp Rizespor’a gelmem, Mustafa Denizli Hocamla tekrar çalışabilmek adına hayırlı olmuş. Mustafa Hocamızın hem benim gelişimimde hem de Rizespor’un başarısında çok büyük katkısı olacağından eminim. Kendisiyle çalışmak takımımız ve benim için çok önemli bir fırsat diye düşünüyorum.

Mustafa Denizli teknik direktörümüz olduğu andan itibaren çok heyecanlandım ve özgüvenim arttı. İkinci devreye de harika bir başlangıç yaptık. Cezalı olduğum için o maçta oynayamadım ama kendimi sahadaymış gibi hissediyorum. Takımımda daha çok forma giymem, U20 Dünya Kupası öncesi benim için de çok önemli. Ne kadar çok oynarsam Dünya Kupası'nın kapısının bana o kadar çok açılacağını düşünüyorum.

Bu sene ülkemizde düzenlenecek U20 Dünya Kupası’nda grup maçlarımız Trabzon ve Rize’de oynanacak. Bu sende ekstra bir heyecan yaratıyor mu? Dünya Kupası sana ne ifade ediyor?

Ne kadar heyecanlı olduğumu anlatamam. Ülkemizde düzenlenecek Dünya Kupası kadrosunda yer almak, Millî Takımımızın formasını giyecek olmak gururumuzu okşuyor. Her futbolcunun yaşamak isteyeceği bir organizasyonda, Dünya Kupası'nda oynayacak olmak bizi çok heyecanlandırıyor. Tabii kulüplerimizde ne kadar çok forma şansı bulursak, Dünya Kupası'nda oynama şansımız da o kadar artar. Bunun bilincindeyiz. Tüm takım olarak her an Dünya Kupası'nı konuşuyoruz ve o günü sabırsızlıkla bekliyoruz. Şimdi futbola başladığım günleri hatırlayınca, Dünya Kupası'nda oynayacağım aklıma bile gelmezdi.

Belki de çocukken hissettiğin futbolculuk heyecanını tekrar yaşıyorsun.

Kesinlikle, futbola başladığımdaki heyecanımı tekrar yaşıyorum. Aslında ben çok büyük hayaller kurmazdım. Benim için Darıca Gençlerbirliği’nde oynamak da yeterliydi. Futbol oynamayı sevdiğim için sadece futbol oynamanın hayalini kuruyor, onun heyecanını yaşıyordum. Bir de geçen sezon yaşadığım sakatlık nedeniyle Dünya Kupası'nda oynayamayacağımı düşünmeye başlamıştım. Ancak bu sezona iyi başlayınca ve Millî Takım hocalarımın beni takip ettiğini görünce ümidim arttı. Teknik direktörümüz Feyyaz Uçar, antrenörlerimiz Emre Aşık ve Altay Dağdelen Hocalarımla çalışmak bizim için büyük bir onur.

Dünya Kupası'ndaki grup maçlarımızın, futbolun çok sevildiği Rize ve Trabzon’da olması da bizim için çok büyük bir şans. Rizeli ve Trabzonlu futbolseverlerin bizi destekleyeceklerine eminim. Ayrıca Haziran ayında futbol adına çok iyi bir iklimi olan şehirlerde oynayacak olmamız da önemli. Her iki şehrin statları da çok güzel. Rizespor’un stadı biraz küçük olsa da taraftarın etkisiyle çok müthiş bir atmosfer oluyor. Rizeli futbolseverler Millî Takımımızı kesinlikle destekleyecektir. Eğer kadroda yer alırsam hem benim için hem de Rize halkı için ayrı bir heyecan, ayrı bir gurur olacağını düşünüyorum.

Milli Takımımızı Dünya Kupası'nda nerede görüyorsun? Hedefiniz nedir?

Çok kaliteli oyunculardan kurulu bir takımımız var. Takımımızın çoğu kulüplerinde oynayan oyunculardan oluşuyor. Kişilik, karakter olarak da sağlam bir takımız ve arkadaşlık çok iyi. Hepimiz kamplara seve seve geliyoruz. Kamp olsun diye dua ediyoruz. Önümüzdeki hazırlık dönemini en iyi şekilde geçirip Dünya Kupası'na hazırlanmak istiyoruz. Hocalarımızın da bize çok önemli desteği oluyor. Kamplarda olsun, kamp dışında olsun her zaman bizimle iletişim halindeler. Onlarla çalışmak da bizim için büyük bir şans. Dünya Kupası öncesi tecrübeleri ile bize büyük katkı sağlayacaklar. Ayrıca Hırvatistan'la oynadığımız hazırlık maçlarını A Millî Takım Teknik Direktörümüz Abdullah Avcı, yardımcıları Okan Buruk ve Haluk Güngör ile Ümit Millî Takım Teknik Direktörümüz Tolunay Kafkas Hocalarımızın izlemesi ve kampımızı ziyaret etmesi, bize ne kadar değer verdiklerini gösteriyor. Abdullah Avcı Hocamızın da dediği gibi A Millî Takım artık bize çok yakın. Hem kulüplerimizde hem de Millî Takım'da, özellikle Dünya Kupası'nda göstereceğimiz performansla çok kısa zamanda bile A Millî Takım'a yükselebiliriz. Tabii ki bu bize bağlı. Hocamızın bu sözleri beni hem heyecanlandırdı, hırslandırdı hem de motivasyonumu arttırdı.

İlk Millî Takım deneyimini ne zaman yaşadın?

Millî Takım'a ilk defa Kemal Özdeş zamanında çağrılmıştım. U18 Millî Takımı'nın Çek Cumhuriyeti’ndeki kamp kadrosuna alınmıştım. Bir gün Ümraniye’de hazırlık maçı oynayacaktık. Beşiktaş’tan arkadaşım Furkan Şeker. Millî Takım antrenörlerinin maçı izleyeceğini söylemişti. Ben de o maçta çok iyi oynamış ve bir hafta sonraki kampa çağırılmıştım. İnanın çok heyecanlanmıştım. Açıkçası çok da beklemiyordum. Kemal Hocam sağ olsun, Çek Cumhuriyeti’ndeki turnuvada beni oynatmıştı. Millî Takım formasını giyince, takımdaki ortamı, arkadaşlığı görünce hevesim, motivasyonum bir kat daha artmışı. O sezon U18 Millî Takım formasını giymeye devam ettim. Daha sonra sakatlığım nedeniyle devam edemesem de şimdi son iki kampta U20 Millî Takım kadrosunda yer alıyorum.

Örnek aldığın, takip ettiğin futbolcular var mı?

En çok beğendiğim futbolcu Real Madridli Xabi Alonso’dur. Barcelonalı Busquets’i de çok beğenirim. Her ikisi ile de aynı mevkide oynadığım için bütün maçlarını izlerim.

Eklemek istediğim, paylaşmak istediğin bir konu var mı?

TamSaha dergisini takip ediyorum. Özellikle arkadaşlarımın röportajlarını okuyorum. Hatta Sezer’in TamSaha’daki röportajını beraber okuduğumuzda, “Bir gün ben de TamSaha’ya röportaj vereceğim” demiştim. Sezer de “Tabii tabii, verirsin” diyerek benimle dalga geçmişti. Hatta az önce telefonda konuştuk, "Röportajım var" deyince, “Tabii kardeşim, ben kapatıyorum” diyerek bana inanmadı. Artık benim röportajımı da Sezer'le beraber okuruz (gülüyor).